Bugün sizlerle biraz dertleşmek istedim. İçimden geçenleri, son zamanlarda sıkça hissettiğim duyguları paylaşmak istiyorum. Hepimiz bir şekilde sosyal medyaya bağlıyız — hatta zaman zaman fark etmeden bağımlı hale geliyoruz. Bu durum bizleri yönlendiriyor, bazen de depresyona sürüklüyor. Odak noktamız kayıyor, kendimizi başkalarının hayatlarını merak ederken, onları takip ederken ve hatta zaman zaman özenirken buluyoruz.
🇹🇷 Türkiye’de Sosyal Medya Kullanımı
TÜİK’in 2022 verilerine göre Türkiye’de:
-
Hanelerin %94,1’inde internet erişimi mevcut.
-
En yaygın kullanılan platformlar:
-
WhatsApp (%82)
-
YouTube (%67)
-
Instagram (%57,6)
-
Ancak unutmayalım, bu oranlar sadece kullanım yaygınlığını gösteriyor. Bağımlılık düzeylerini ölçmüyor.
Sosyal medyada insanlar hayatlarının en güzel anlarını, en “mükemmel” hallerini paylaşıyor. Artık kamera girmeyen yer kalmadı neredeyse. Ünlü olmak uğruna her şey yapılıyor, izlenme almak için sürekli içerik üretiliyor. Biz de ekran başında, bu hayatlara tanık oluyoruz. Ama düşünmeden edemiyorum: Zaman, insan hayatındaki en değerli şeylerden biri değil mi? Neden bu kadar kıymetli bir şeyi, başkalarının hayatını izleyerek harcıyoruz?
Bazen uzak kalmak gerek… Kendimize dönmek, hobilerimize zaman ayırmak gerek.
Eğer siz de kendinizi yalnız, umutsuz, yorgun hissediyorsanız… Bir önerim var: Sevdiğiniz şeyleri düşünün, yazın, listeleyin. Maddi durumunuz belki iyi olmayabilir ama inanın bana, emek vererek çok güzel şeyler inşa edebilirsiniz.
Ben bu duyguyu 2016-2018 yılları arasında yoğun bir şekilde hissetmiştim. O dönem, yaklaşık 6 yıldır çalıştığım iş yerindeydim. Bir gün durup düşündüm: “Beş senede ne değişti? Ben neredeyim?” Cevap canımı acıttı. Çünkü yıllar geçmesine rağmen aynı yerdeydim.
Sonra ufak bir adımla başladım. Hafta sonları otostopla veya otobüsle gezmeye başladım. Cuma gecesi yola çıkıyor, Pazar gecesi dönüyor ve Pazartesi mesaiye başlıyordum.
Otostop sayesinde çok güzel insanlarla tanıştım. Kimileri benimle dertlerini paylaştı, kimileri elindeki son lokmayı bile benimle paylaştı. Bazen bana yemek ısmarlayanlar oldu, ben de elimden geldiğince karşılık vermeye çalıştım ama çoğu zaman insanlar yardım etmeyi gönülden istiyordu.
İşte o zaman fark ettim:
Birini mutlu etmek, aslında kendini mutlu etmenin yollarından biri.
Karşılık beklemeden yapılan iyilikler, küçük de olsa paylaşmak, hem bizim iç dünyamız için hem de inandığımız değerler açısından çok kıymetli.
Biliyorum, zamanlar zor. Ekonomik, politik, psikolojik olarak hepimizi yoran bir dönemden geçiyoruz. Ama bu zorluklara teslim olmak yerine, elimizden geleni yaparak yaşamaya devam etmeliyiz. Unutmayın, hayatımız sadece bir kez var.
Ben bu durumu yollarda farkettim. Paylaştığım anlar, beni değerli kıldı. Ve o zaman anladım: Dünya ne kadar büyük olursa olsun, biz onun içinde minicik ama anlamlı bir parça olabiliriz.
Kendinizden ödün vermeyin. Hislerinizi takip edin. İyi olmaya, iyi kalmaya çabalayın.
Bir gün dönüp baktığınızda, o mutluluğun içinizde filizlendiğini göreceksiniz.
✍️ Bu yazı, seyahat etmeyi, insan hikâyelerini dinlemeyi ve hayatın içinden duyguları paylaşmayı sevdiğim için paylaşmak istedim.